fm_2014

Menajerlik oyunlarının kuşkusuz en iyisi olarak gösterilen Football Manager serisi geçtiğimiz aylarda 2014 versiyonunu bizlere sunmuştu ve artık sizlerle oyunun incelemesini paylaşma vakti de geldi. Football Manager 2014 inceleme konumuzda yer vermiş olduğumuz bilgiler kullanıcı gözünden yorumlanmıştır, tabi ki size göre kötü olan yanlar bize göre iyi olabilir; biz sadece böyle bir tecrübeyi sizlere sunuyoruz.

Evrenin belki de en lüzumsuz oyun incelemelerinden birini yazıyorum şu anda. Her inceleme gibi bu da en sonunda şu iki kilit soruya cevap arayacak; bir, “Bu oyun iyi mi?”, iki, “Bu oyunu almalı mısınız?”. Fakat Football Manager’dan bahsediyoruz; en kötü olduğu dönemlerde bile (ofsayttan iptal edilen golleriyle FM 2008, senden bahsediyorum!) alıp, oynamaktan başka şansımızın olmadığı bir oyun. Alternatifi yok ve doğru yaptığı şeyleri o kadar doğru yapıyor ki, birkaç alternatif denemesi de tutmaktan çok uzak kaldı. O yüzden bu sorular ne kadar anlamlı bilemiyorum. Siz yine de yakın durun, en kötü oturup FM muhabbeti yapmış oluruz.

Sports Interactive bu sene ödevine iyi çalışmış gibi gözüküyor, önce onu söyleyelim. Maç motorunu komple değiştirmişler ve arayüzde büyük gelişmeler var. Maç motorunun değişen tek kısmı kozmetik değil, oynanış üzerinde de uğraşılmış. Atılan goller daha gerçekçi gözüküyor; oyuncuların taktiklerinize uyduğunu daha net görebiliyorsunuz. Bu da yanlış giden şeylere daha çabuk müdahale edebilmemiz adına faydalı bir geri bildirim oluyor.

Geçen oyunlarda ne olursa olsun oyuncularla taktikleriniz arasında bir kopukluk var gibi hissediyordunuz; o his bu sene kalkmış. Bu bile başlı başına bir başarı; ama buna rağmen maç motorunu “harika olmuş” deyip kafamızda bir kenara koyamıyoruz. Görsel olarak 3. boyut hâlâ FM’ye yakışmıyor, gereksiz bir eklenti gibi geliyor. Peki bu oyun zevkini ne kadar baltalıyor? Neredeyse hiç. Bir noktadan sonra karşılıklı bakışarak çalımlaşan oyuncuları, durduğu yerden fezaya sıçrayan forvetleri görmez hâle geliyorsunuz.

Arayüzde de inanılmaz gelişmeler var. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz pek çok aktivitenin gelen kutusuna alınmış olması. Artık basın konferanslarımızı, transfer görüşmelerimizi, scout raporu incelemelerimizi tamamen mesaj kutusunun içerisinden yapıyoruz. Bu hâliyle inanılmaz bir kolaylık sağlıyor. Özellikle basın toplantılarında “Oyuncunuzun sakatlığı kötü mü?” sorusuna hemen alttaki “Wallace out for 6 months” haberine bakıp “Zannettiğimizden kötü duruyor evet” diyebilmek gibi örnekler bunun ne kadar isabetli bir karar olduğunu gösterir nitelikte.

Hazır lafı açılmışken de söyleyelim, SI arayüz ve motorla uğraşırken pek çok şeyi de aynı bırakmış. Özellikle yüz yirmi senedir aynı basın toplantılarını yapıyor olmak çok can sıkıcı. Üst üste maç kazandığım her seriden sonra 4 senedir “Bu tip şeylerin bir sonu olur ve bittiğinde kimsenin aşırı tepki vermesini istemiyorum” cevabını veriyorum. Artık yeni metinlerin yazılması gerekiyor, hem scout raporlarında, hem basın toplantılarında, hem de oyuncularla olan diyaloglarda. Bir oyuncuya diğerini eğitmesini istediğini daha farklı nasıl söylersiniz bilmiyorum ama bu şeklinden sıkıldığımı çok net belirtebilirim.

Oyuncularla iletişim yine oyunun büyük sıkıntılarından biri olmayı sürdürüyor. Oyuncuların bir karakteristik özelliği (Determined, Ambitious vb.) ve bir moral sayacından daha fazlası olması gerekiyor. Ben artık biraz oyuncuların egolarını yönetmek istiyorum, hırçın bir genç futbolcuyu kafalayarak sakin bir adama çevirmek, yeri geldiğinde Casillas-Mourinho gibi bir güç savaşı yaşamak istiyorum. Oyuncular bu haliyle sadece birer isim ve rakam gibi duruyorlar ve “Private Chat” opsiyonu doğru düzgün hiç kullanılmıyor.

Benzer bir durum kuşkusuz çalışanlarınızda da mevcut ve orada daha sıkıntılı. Özellikle yardımcı teknik direktörümüzle daha yakın olabilmeliyiz gibi hissediyorum. Ama “staff” konusunda SI hiçbir şey yapmamış diyemem, daha detaylı bir staff sistemiyle karşı karşıyayız. Özellikle futbol direktörü (BJK’deki Önder Özen gibi) adında bir mevkinin gelmiş olması çok ilginç bir karar.

Buraya bir adam alarak transfer gibi işlerin sorumluluğunu üzerinizden atabiliyorsunuz. Burası biraz her şeye kafa yormak istemeyenler için düşünülmüş. Aynı oyunun diğer modu, FM Classic gibi.

FM Classic aslında Handheld’de uzun süredir olan mod. Burada maçları geçebiliyorsunuz, transferleri, antrenmanı, hatta isterseniz taktik dışında her şeyi çalışanlarınız hallediyor ve siz sadece maçlara, skorlara odaklanıyorsunuz. Bu şekilde hızlı hızlı bir haftada 20 sezon geçebilmek mümkün. Ama tabii bu daha çok “20 sene oynayayım, istatistik biriktireyim” diyecekler için.
Emek verip meyvesini alacak denli vaktiniz yok ve dolayısıyla bu tatmini yaşayamıyorsunuz.
FM’nin olayı da 15 yaşında bulduğunuz adamı Dünya Kupası finalinde görmek olduğu için bu moda “FM Lite” diyebiliriz olsa olsa.

Diğer mod “Challenge” da ayrı bir kafaya hizmet ediyor. Challenge’da “Küme düşme potasındasın, bitime altı hafta var, BAŞLA” şeklinde işleyen bir sistem var. Beta incelemesinde modun kendisine bir mâna bulamadığımdan söz etmiştim ama sanırım oyunu oynamaya devam ettikçe buldum. Ana moddan sıkıldığınızda, yani gerçekten “artık FM oynamayayım” noktasına geldiğinizde Challenge modu oyuna ikinci bir bahar oluyor. FM’den sıkılmanızın sebeplerine göre değişir ama eğer düz tabiriyle “yorulmak” ise sebep, Challenge’ı da “aktif dinlenme” sayabiliriz.

O zaman ahiret sorusuna geri dönelim. Bu oyunu oynamalı mısınız? Bu oyun iyi mi? FM 2013′ten ileri gidilen noktaların olduğu kesin, geriye giden pek şey de yok. Yalnız Sports Interactive’in eklediği hiçbir şey hayranlık uyandırmıyor. FM yine FM, kalitesinden pek bir şey kaybetmiyor ama, dürüst olalım, pek de fazla bir şey eklemiyor. O yüzden cevaplar basit, evet, oyun iyi, ama eğer geçtiğimiz senelerde bir şekilde FM’den sıkıldıysanız, geri dönmeniz için çok da iknâ edici bir argüman değil FM 2014. Ama eğer sıkılmadıysanız zaten spotta da dediği gibi, ekran başındaki basın toplantılarına devam…

Share.