Dünya’daki oyun yazılımcılarını batıdakiler ve doğudakiler olarak ikiye ayırabiliriz. Bunların içinde doğudakiler grafik konusunda kendilerine has bir sanatsal anlayışı yansıtıyor. Ancak içerik konusunda barıdan daha fazla mesai harcıyor diyebiliriz. Monster Hunter World üzerinde de aynı uğraşı görmeniz mümkün. Son dönemde görsellik açısından ilerlese de içeriği geri giden oyunlar içinde bu adeta çölde vaha etkisi yaratıyor.
2018’in Ocak ayında piyasaya sürülen Monster Hunter World, Capcom firmasının imzasını taşıyor. Oyundaki hikaye, iki farklı kıtaya ayrılan bir dünyada yaşanıyor. Eski ve Yeni Dünya olarak isimlendirilen bu kıtalar arasında yolculuk yapan bir kahramanı yönlendiriyorsunuz. Hikayeye göre bu kıtalarda her on yılda bir toplanan canlı grupları var. Sizden beklenen de bu toplanmanın nedenini bulmak. Bu esnada da çeşitli canavarlar öldürüyor, avlanıyor ve kendinizi korumaya çalışıyorsunuz.
Oynayan kişiye inanılmaz bir özgürlük vermesi ise oyunun sürükleyiciliğini artıran en büyük özelliklerinden birisi. Giriş kısmında kullanacağınız mekanikler size tanıtılıyor ve giderek nasıl geliştirebileceğiniz anlatılıyor. Bu sayede oyuna adapte olmanız kolaylaşıyor.